7 Kasım 2018 Çarşamba

EVEREST ANA KAMP YOLCULUĞU / 10 Ekim 2018

Ekip üyeleri: Alpay Köse,Arif Güneş,Doğan Satmış,Baraz Uraz,Hüseyin İşcan,Gökhan Yarımca



Bu hedefi seçerken Everest’in ihtişamı kadar cezbedici olan Himalayaların eteklerinde yaşayan Sherpa halkını ve onların kültürlerini tanımaktı. 
4.000 - 5000 mt yüksekte zorlu dağ koşullarında yaşayan insanların yüzündeki gülümsemeyi ve umudu görmenin insana çok şey kattığı muhakkak.
Oraya gidince, Nepal’de yerel adı  Sagarmatha olan Everest’e                                   neden ‘Dünyanın Ana Tanrıçası’ denildiğini açıkça anlayabiliyorsunuz.
Başınızı her kaldırdığıızda altı binlik yedi binlik dağ manzaraları ile başbaşa kalıyorsunuz ama zirvesi sürekli dumanlı olan Everest nazlı bir eda ile sadece ara sıra kendini size takdim ediyor.
Himalayaların büyülü ortamında bu zorlu rotanın her anını yaşamak benim için eşsiz bir deneyimdi.            
Hedefim olan 5365 mt yüksekteki Everest Ana Kampa ulaştığımda  çocuklarıma kısa bir video gönderdim. 
Hayatları boyunca  böyle yüksek hedefleri seçmelerini ve başarılı olmalarını istedim..
Umarım onlara örnek olurum ve babaları ile gurur duyarlar.. Benim için gerçek zirve bu olacak..


Öncelikle Everest Ana Kampa kimler çıkabilir ? onunla başlayalım. Kondüsyonunuz iyiyse ve bu işten keyif alacağınıza inanıyorsanız bu yeterli.  İhtiyacınız olan şey güçten ziyade hedefe varmak için kararlı olmanız ve  kendinizi motive etmeniz.

Gerekli olan malzeme , yiyecek ve ilaçlara gelecek olursak ;
Anorak,rüzgarlık,yağmurluk,polar,alt üst içlik,trekking botu,rahat ayakkabı,rahat bol kıyafetler,bolca tişört, trekking pantalonu( yazlık - kışlık),trekking çorabı, yün çorap,    sırt çantası ( büyük ve küçük). Şapka, bere, eldiven, balaklava,bandana ,çabuk kuruyan havlu, terlik. (Dönüş için de şehirdeki otele temiz kıyafet bırakabilirsiniz)
Uyku Tulumu, baton stick,kafa lambası,el feneri, 2 matara, rota haritası,
Powerbank,gözlük, düdük,çakı,çakmak,kalem, şampuan,sabun, wc kagıdı, ıslak mendil,İğne,iplik,kirli torbası, yedek poşet.
İlaçlar: Diazomit ,voltaren,majezic/parol,minoset,nexium,rennie,reflör,
Güneş kremi,dudak kremi ve rehberinizde yoksa su temizleme tableti.
Yanınıza ayrıca bisküvi,cikolata,kuru incir, kuru kayısı,incir, fındık, badem gbi atıştırmalıklar da alırsanız iyi olur.

Vize 2 Fotoğraf + 25 usd karşılığında havalimanında alınıyor.
İsterseniz aşağıdaki linki doldurup havalimanında işinizi daha çabuk halledebilirsiniz, vize formu 15 gün aktif oluyor.

http://online.nepalimmigration.gov.np/tourist-visa

En onemli konu yüksek irtifa hastalğından korunmak. (Acute Mountain Sickness). İrtifa yükseldikçe atmosfer basıncı düşmeye başlar ve hava seyrelir. Alışık olunmayan bir oksijen seviyesine gelindiği için vücutta kanın pıhtalaşması gibi farklılıklar olmaya başlar. (diazomit 250 mg kullanabilirsiniz). Hastalık belirtileri sürekli baş ağrısı , mide bulantısı , aşırı yorgunluk ,denge kaybı, bulanık görme , ishal vs... Bu belirtilerden iki  üç tanesi varsa hemen irtifa düşürmeniz gerekir. Yükselmeye devam ederseniz ciğerlerde ve beyinde ödem oluşabilir. Bu nedenle vücüdunuzu cok iyi dinlemeli ve riske girmemelisiniz.  En önemli detay bol bol sıvı tüketmek  yavaş yükselmek.                                        
Üç altn kural ;  yavaş yürü, az ye, yalnız uyu...

Nepal için en iyi dönem Nısan –Mayıs veya Eylül Ekim ayları. Yaz aylarında yoğun Muson yağmurları var. Biz bu nedenle Ekim ayında gitmeye karar vermiştik.
Kathmandu havalimanına indiğimde saat gece 23:00 tü ve bagajın en son çıkması nedeni ile bu heyecanlı yolculuk iner inmez başlamıştı.
Otele vardıgımda ekip arkadaşlarım yarın sabah 06:00 daki Lukla iç hat uçuşumuz için çoktan uykuya dalmıştı . Hemen duş alıp kendimi yatağa attım.
Ertesi sabah 5.30 gibi havalimanındaydık ve rehberimiz Sujan hemen uçuş kartlarımızı verip bizi  Boarding salona sokmuştu. Lakin sevinmek için erkendi, boarding salonuna geçmeniz uçmanız anlamına gelmiyordu !  Burası Nepal , hiç bir sey ‘ on time  ‘ değildi, biz Arif ile iki yıl önce geldiğimiz için bu konuda tecrübeliydik ama diğer ekip arkadaşlarımız da malasef bugün bu gerçekle yüzleşecekti. 


                                                                                                                                       
Lukla havalimanı 2800 MT de dağların arasında bir havalimanı ve buraya sadece 16 kişilik pır pır uçak diyer tabir ettiğimiz tedavülden kalkmış uçaklar ile uçabiliyorsunuz. Biz Sita Air / Dornier DO-228 tipi aircaraft ile uçtuk .
İniş ve kakışlar için havanın açık olması gerekli, bulutlu ve  sisli havada uçaklar iptal oluyor. Hava şartlarının kötü olduğunu öğrendiğimizde düzelir umudu ile pek moralimiz bozulmamıştı. Saatler süren bekleyiş yavaş yavaş gergin bir hal almaya başlamıştı ve öğleden sonra kötü haber geldi. O günkü tüm uçuşlar iptaldi. Yine de ertesi sabah uçarız umudu  ile moralimizi bozmayıp Kathmandu’nun tozlu ve kalabalık  sokaklarına geri dönmüştük.  
Nepal trafiğinde arabadan çok motorsiklet kullanılıyor, trafik ışıkları yok ve kavşakları trafik polisi yönetiyor .  Her kavşakta yüzlerce motorsiklet manzarası ile karşılaşıyorsunuz.


Kathmandu havalalimanı,  maymunların apronda olmasının doğal karşılandığı her an farklı bir sürprizle karşılaşabileceğiniz dünyadaki ender havalimanlarından birisi. 

Ertesi gün programı riske atmamaya ve bilet paralarını iade alıp biraz da fark ödeyerek  helikopter ile uçmaya karar verdik. Normal şartlarda helikopterin kalitesi, yaşı , modeli, ineceğimiz yerdeki hava durumu gibi hassas davranmamız ve dikkat etmemiz gereken bir çok şey olmasına rağmen herkeste aşırı bir cesaret vardı. Ekip Nepal şartlarına çabuk uyum sağlamıştı : )  Helikoptere bindiğimizde çocuklar gibi şendik. Önde oturmak ıcın herkes kısa çöp çekti , ben katılmasam da kaptan diğerlerine göre ufak tefek gördüğü için beni de ön koltuğa aldı. Yine bir winner günümdeydim : )











Helikopter ile Namche Bazar'a indiğmizde bir anda 3450 MT yükseğe çıkmıştık ve bu aslında aklimatizasyon ( yüksek irtifaya alışma ) açısından hiç de iyi değildi.  Sonraki günlerde her gün içeceğimiz sarımsak çorbasını içtikten sonra hava kararmadan tepedeki Tenzing Norgay anıtına çıktık. Tenzing Norgay Avustralyalı dağcı Edmund Hillary ile birlikte Evrerest ‘e cıkan ilk Sherpa. Burada ayrıca Sherpa muzesi var ama vakit geç olduğu için kapanmıştı. Akşam yemeğimizde menü sebzeli noddle ve pilav. Bu arada sarımsak çorbasını doğal antibiyotik olarak her gün içmeniz tavsiye ediliyor. Tadı da gayet iyi, bol sarımsaklı işkembe çorbası niyetine içiyorsunuz.
Namche Bazar Khumbu vadisi boyunca yani Evrerest Ana Kamp rotasındaki en büyük yerleşim birimi. Her türlü olanak mevcut . Vaktimiz olsa hem yusek irtifaya alışmak hem    de muhteşem manzaraların ve dağ havasının keyfini yaşamak için burada bir kaç gün kalabilirdik.




Normalde Everst Ana kamp rotası en az 13-14 günlük bir program ama biz zaman darlığı nedeni ile 8  günlük bir program yapmıştık.     Bu nedenle bugünkü rotamız 17 Km.Namche büyük bir yamaca kurulmuş bir yer ve rota yoluna girmek için en tepeye 2 saatlik bir tırmanış gerekiyor. Sonrasında 2-3 saatlik uzun bir patika yolu vardı ama hafif bir eğimle hep aşağı iniyorduk. 





Nefes kesici dağ manzaraları başlamıştı ve özellıkle Ama Dablam tüm heybeti ile karşımızdaydı. Benim tabirimle buraların en yakışıklı dağı... 
İlk göz ağrım Machapuchare’ nin yeri ayrı tabiki. İki yıl önce himalayaların Annapurna bölgesinde şiddetli bir muson yağmuru yedikten sonra Machapuchare’nin eteklerine gelmiş ve bu heybetli , zirvesine henüz tırmanılamamış dağı hayranlıkla izlemiştik.

Namche - Tengboche arasındaki rotada karşı tepelere baktıkça yok yok burası olamaz olmamalı diyorduk ama sonra rehberimiz Sujan müjdeyi verdi.  En aşağıdaki nehire kadar inip asma köprüden karşıya geçerek tırmanmaya başlayacaktık.







Kısa bir yemek molasının ardından 5-6 saat sürecek Tengboche (3860 mt) yokuşuna tırmanmaya başladık.  Yüksek iritfa nedeni ile nefes almakta zorlanıyorduk ve çok yavaş hareket ediyorduk. Hakim tepedeki Tengboche‘ ye vardığımızda hava kararmıştı. 6 km yolumuz daha vardı ama biraz mola vermeliydik. Yine de dinlenmek yerine Manastır’a gittik. Burası Nepal’de en yüksek komumdaki tapınak. Dünyanın en yüksekteki tapınağı da olabilir. Ayin başlamak üzereydi ve yasak olmasına rağmen kısa bir çekim de yaptık. Etkliyeci bir melodi ile ilahiye benzer bir seyler söylüyorlardı ve gerçekten içeride mistik bir ortam vardı. Malasef yine fazla kalamadık ve seyahat boyunca fazla vakit geçiremediğime üzüldüğüm ikinci yer burası oldu..


Artık hava iyice kararmış ve soğumuştu , kısa bir patikadan sonra yine  ormanın içinden uzun bir tırmanış vardı. Herkes artık nereye geldİğini ve nelerle mücadele edeceğini anlamıştı.  Yine de yükseldilkçe yıldızlara uzanıyor gibi hissetmek ve bulutlarla aynı sevieyede olmak tüm zorlukların önüne geçiyordu. Yol gerçekten tehlikeliydi, kafa lambalarını takarak ilerliyorduk. Sağ tarafımız uçurumdu,en ufak bir hata yapma şansınız yoktu.
Pangboche (3930 mt) ya vardığımızda akşam sekiz olmuştu ve 12 saat 17 km’ lik bir parkurun yorgunluğu vardı. Sebzeli pilav ve nodle larımızı yiyerek hemen yatışa geçtik. Çok hızlı ilerliyor ve irtifa alıyorduk, uyarıları da dikkate alarak cıkış programızı bir kaç gün uzatmaya karar verdik.

Ertesi sabah yine erkenden uyanıp yumurta ve ekmekten oluşan klasik kahvaltımızı yaptık.. Bir gün önceki kadar yorucu olmayan 6- 7 saatlik bir yürüyüşün ardından Dangboche ‘ ye (4400 mt ) vardık .


Burada mükemmel bir Ama Dablam manzarası vardı. Hakim bir tepeye çıkıp hem aklimatizasyon (yüsek irtifaya alışma ) yaptık hem de doya doya Khumbu bölgesinin en yakışıklı dağının keyfini çıkardık. Hele ki hava kararmaya başlayıp o beyaz zirvelere ay ışığı vurdugunda nefesimiz kesilmiş hayranlıkla izlemiştik. O an gerçekten bitmesin istiyorduk.  



Artık 4000 metreyi de  geçmiş yüksek irtifayı  hissetmeye başlamıştık. İlk günden beri başlayan  baş ağrısı daha da artıyordu. Bir yandan da soğuk artık ısırmaya başlamıştı. Erkenden uyku tulumuna girmek en iyi seçimdi.

Sabah yine 6 da kalıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Lebouche’ ye (4900 mt ) yola çıktık. Kısa bir tırmanışın ardından uzun bir patika sonrası Thukla’ya vardık. 



Önümüzde uzun bir tırmanış rotası vardı ve birseyler atıştırırken karşı tepeye baktıkça yol gözümüzde büyüyordu. Gökhan arkadaşımız kendini iyi hissetmediği için orada dinlenme kararı aldı ve diğer rehberle birlikte yarın sabah erkenden yola cıkarak bize yetişmek üzere bir plan yaptı. Bu konuda tüm ekip üyeleri hemfikirdik, hic kimse kendini iyi hissetmediğinde sağlığını riske atmayıp duracak, hatta kötüye giderse irtifa düşürüp onceki noktaya geri dönecek ve grubu bekleyecekti. Veya Gökhan gibi gücünü toplayıp gruba yetişecekti.
Öğleden sonra zorlu bir tırmanış sonrası tepeye vardık . hava kapamıştı ve çok rüzgarlıydı. Yine de tepedeki anıt mezarda bir süre vakit geçirdık.Burası hayatını kaybeden dağcılar ıcın yapılan bir yerdi. İlk gözüzme çarpanlar Nepal, Çin, Japonya ve Bulgaristan.. bir cok ülkeden dağcının anıtı vardı.


Everest Ana Kamp rotasının en önemli yanlarından biri de  dünyanın en büyük 5 zirvesinden üçünü görebilme şansınız.  Everest (8848 mt) , Lhotse (8516 mt) ve Makalu (8418 mt ).  diğer ikise ise Pakistan ve Çin sınırındaki K2 (8611 mt ) ve Hindistan Nepal arasındaki Kançencunga (8586 mt.




2 saatlik bir yürüyüş sonrası Lebouche’ye vardık. Kalacağımız yerdeki ortak alanda yanan soba sayesinde ısınabildik. Bu arada yukarılara geldikçe kalabalık da artıyordu. Guest house’ ların coğunda yer yoktu . Bir çok kişi yuksek iritfaya alışmak ıcın bu bölgelerde bir kaç gün kalıyordu.Bu arada guest house lar hakkında biraz bilgi vereyim. Bu derme çatma tahta kulubelerde odalar çok küçük ve sadece 2 yatak sığıyor. Uyku tulumu şart. Sadece ortak alanda bir soba var. Yemekler burada yeniyor , yiyecekler genelde corba makarna pilav patates. Et, tavuk seceneleri de var ama bu yükseklikte midenizi riske atmanıza hiç gerek yok.  Düşük irtifadaki yerlerde odalarda tuvalet var ama yükseklere cıktıkca olanaklar da azalıyor. Tuvalet sadece ortak alanlarda oluyor. Yatmadan önce sakın diazomit içmeyin, yoksa o soğukta saat başı uyku tulumundan çıkıp tuvalete gitmek zorunda kalırsınız.Duş olayı malasef mümkün değil. Hem hijyen değil hem de sıcak su bulsanız bile o soğukta duş alıp hasta olmak istemiyorsunuz.






Sabah yine erkenden yola koyulduk. 2 saatlik  kolay bir yürüyüs sonrası inişli çıkışlı kayalık dar bir parkur bizi bekliyordu.  Gökhan’dan da haber almış ve diğer rehberle birlikte bizden 1 saat önce yola cıktığını öğrenmiştik.
Gorakshep ( 5150 )  vardığımızda öğlen vaktiydi ve 15-20 dakika sonra Gökhan da bize yetişmişti. Fakat büyük bir efor sarfetmişti ve yüksek irtifa nedeni ile yine fenalaşıp kusmaya başladı. Normal şartlarda öğleden sonraki hedefimiz Everest ana Kampa gitmekti ama Gökhan ın iyileşmesini bekleyip  yarın sabah hep birilkte çıkmaya karar verdik . Bu arada Gökhan öylesine bir azim göstermişti ki neredeyse imkansızı başarmıştı .O kadar kararlıydı ve kendini motive etmişti ki nerdeyse tüm gücünü harcamıştı.  Zor şartlarda bu parkuru bu kadar kısa sürede bitirmesi hakikaten saygı duyulacak bir performanstı.
Bu arada aynı belirtilerle bende de öğleden sonra  mide bulantısı ve baş dönmesi başladı. Hemen dışarı çıkarak  yüksek bir kayaya ayaklarımı uzatıp süre sırt üstü yere yatıp dinlendim. En azından baş dönmesi geçmeye başladı.. Kaldığımız yerde ınanılmaz bir baharat ve sarımsak kokusu vardı. Midem artık iflas bayrağı cekmeye başlamıştı.Son günlerde az da olsa sadece haşlama patates veya sade makarna yiyebiliyordum.
Birkaç saat sonra hem aklimatizasyon yapmak hem de Everest zirveyi  daha iyi görebilmek için Khala Pattar zirvesine cıktık.Manzara gercekten olağanüstüydü. 360 derece her yanınız  7000 lik 8000 lik zirvelerle çevriliydi.



Normal programda buraya gün doğumunda çıkacaktık ama artık gücümüz tükenmeye başlamıştı. Sağlıklı beslenemediğimiz için vücudumuzda enerji yoktu, yüksek irtifa zorluyordu ve yarın sabah son gücümüzü Everest Ana Kamp’a saklamak istiyorduk. Mide bulantısı sorunu yaşamamak için Gökhan ile o gece hic yemege inmedik , uyku tulumlarının içinde klasık menümüz patates ve makarnalarımızı yiyerek sohbet ettik, yarın için biribirmize moral verdik. Tek isteğmiz sabah sağlıklı bir sekilde uyanmaktı.



Seyahat boyunca her sabah yaptığımız şey biribirimizi kontrol etmekti. Herkesin sağlığı iyiyse hep birlikte devam edebilmek çok önemliydi .Ana Kampa yürüyüş öncesi herkesin iyi olması ekipteki moral ve motivasyonu yukarılara taşımıştı. Erkenden yola çıkarak o sabah  Evrest Ana Kampa varan ilk grup biz olmuştuk. En yüksek irtifadaydık , yorgunduk ,hastaydık ama artık hepsi geride kalmıştı. 5365 metrede dünyanın çatısı ana tanrıça  Everest’ in eteklerinde ana kamptaydık. Başarmıştık , tüm ekip birbirine sarılıyor tebrik ediyordu.






Ana kampın ilerisinde Khumbu buzulu var, şu meşhur buz yarıklarının olduğu ,bir çok can kaybına neden olan bir bölge. Techizatmız olmadığı ıcın ve çok tehlikeli  bir bölge olduğu için malasef o bölgeye geçemedık.

Grubumuzuz ayrıca özel bir amacı daha vardı.  PKU hastalığına dikkat çekmek ve destek olmak için Everest Ana Kampta PKU Aile Derneği‘nin pankartını da açtık.
PKU genetik bir metabolizma hastalığı. Bu hastalıkla doğan çocuklar, karaciğerde bulunan hidroksilaz enzimi çalışmadığı ya da az çalıştığı için, yaşam boyu protein diyeti uygulamak zorundalar. Eğer diyeti uygulamazlarsa, vücuda giren fenilalanin, dokularda birikir ve asit türü bir sıvı salgılar. Bu sıvı beyin omurilik sıvısına karışır ve beyin geri dönüşümsüz hasara uğrar. Bu yüzden diyet hayat boyu uygulanıyor.
PKU, tüm dünyada var olan bir hastalık. Ancak Türkiye’deki insidansı çok yüksek 3000’de 1’e yakın. Yılda ortalama 350 ila 400 bebek bu hastalıkla doğuyor. Türkiye dünyada çoğu genetik hastalıklarda olduğu gibi PKU konusunda da 1. sırada. Çünkü her 4 evlilikten biri akraba evliliği olduğundan bozuk genlerin yayılması ve bu şekilde bebeğe geçmesi sayının misliyle artmasına sebep oluyor. Türkiye’de kayıtlı kayıtsız 10 bine yakın, hatta belki daha fazla PKU’lu birey var.



Fotoğraf çekimlerimizi de bitirdikten dönüş yoluna başladık. Yine Gorakshep’e vardık ve orada konakladık. İlk gece kaldığımız yer dolu olduğu için başka bir yere geçtık. İyi ki geçmişiz, burayı daha cok sevdik. Aksam Baran’ın  yanında getirdiği konserve sarmaları yedik, üstüne çekirdek yiyip 5000 mt de adamlara bir de mısır patlattırdık. En keyifli akşamımızı yaşamıştık. Kaldığımız yerdeki bayrakları görünce biz de hemen isimlerimizi ve zirve tarihimizi yazarak Türk Bayrağımızı astık.

Lukla rotanın başlangıç noktası olduğu için olanaklar iyiydi ,akşam Everest Burger ve bira eşliğinde kendimizi ödüllendirdik. Yüksek irtifadan indiğimiz için vucudumuz rahatlamıştı. Baş ağrımız yoktu ve günler sonra ilk defa uyku tulumuna girmeden uyuyabılmıştık. Aslında yine de soguktu, yükseklerdeydik  ama yukarıları yaşadıktan sonra bu şartlar bize çok kolay gelmişti. E tabi havalara da girmiştik..  Keyifle salına salına Lukla sokaklarınıı gezerken uçaktan inen grupların rotaya başlangıçlarını iziliyorduk.




Dönüşümüz de yine macera doluydu. Sabah Lukla Airport’a geldiğimizde hava açık ve güneşliydi. Uçaklar adete ring seferi yapıyordu, gelen ucak daha yolcuyu indirmeden yeni yolcuları aprona alıyolardı. Gelen yolcular indikleri anda giden yolcular biniyor, bagajlar indirilip yükleniyor ve tüm bu olanlar beş on dakıka içerisinde olup bitiyordu..
Öğlene kadar sayısız uçak ınıp kakmış sıra bize gelmişti. Fakat bir yandan da bulutlar cökmeye başlamıştı . Bir anda tüm uçuşlar durdu ve gergin bekleyiş başladı. Hepimiz korkmaya başladık cünkü burada bir gün daha kalırsak yarınki  İstanbul uçaklarımızı kaçıracaktık. Saat geç olmuştu, helikopter bulma şansımız da yoktu. Bızım havayolunun görevlisi iniş roatasının ve bulutların fotoğraflarını cekmiş, muhtemelen Kathmandu’ya göndermişti.. Sinirlerimiz iyice gerilmeye başladığı anda bizim uçağın indiğini görünce alkış kıyamet koptu. Dünyanın en tehlikeli havalimanında belki de dünyanın en tehlikeli ucaklarından birisiye uçmak için aprona adeta koşarak girdik. Bu kadar cesareti nereden nasıl bulduk hala anlamış değilim. 



Uçakta koltuk numarası yoktu, 8 sağ 8 sol taraf olmak üzere toplam 16 koltuktan boş bulduğunuza oturuyorsunuz.  En öndeyim,ortadaki daracık koridorda Nepal’li hostes şeker ikram ediyor , 2 Hintli kaptanın bulunduğu kokpit özel bölümle ayrılmamış.
Ortam gerçekten kelimelerle anlatılamayacak kadar efsane..    

16 yıl Atatürk Havalimanında çalışmış ve yıllarca uçmuş birisi olarak hem apronda hem de uçakta yaşadıklarım benim için çok değişik bir havacılık deneyimiydi.






Kathmandu  havalimanına indikten sonra şehire gitmeyip direk dış hat uçuşuma geçtim. Dönüşteki keyifli uçuş tüm yorgunluğumu aldı. Hele ki uçakta Himalaya manzaraları eşliğininde viskimi yudumlamak çok keyifliydi.




Önümdeki koltukta sürekli fotoğraf çeken yolcuya da usulca şunu söyledim ; 
I was there..











Hiç yorum yok: