Ekip üyeleri: Alpay Köse,Arif Güneş,Doğan
Satmış,Baraz Uraz,Hüseyin İşcan,Gökhan Yarımca
Gerekli olan malzeme , yiyecek ve ilaçlara gelecek olursak ;
Nefes kesici dağ manzaraları başlamıştı ve özellıkle Ama Dablam tüm heybeti ile karşımızdaydı. Benim tabirimle buraların en yakışıklı dağı...
İlk göz ağrım Machapuchare’ nin yeri ayrı tabiki. İki yıl önce himalayaların Annapurna bölgesinde şiddetli bir muson yağmuru yedikten sonra Machapuchare’nin eteklerine gelmiş ve bu heybetli , zirvesine henüz tırmanılamamış dağı hayranlıkla izlemiştik.
Bu hedefi seçerken Everest’in ihtişamı kadar cezbedici olan Himalayaların eteklerinde yaşayan Sherpa halkını ve onların kültürlerini tanımaktı.
4.000 - 5000 mt yüksekte zorlu dağ koşullarında yaşayan insanların
yüzündeki gülümsemeyi ve umudu görmenin insana çok şey kattığı muhakkak.
Oraya gidince, Nepal’de yerel adı Sagarmatha
olan Everest’e neden ‘Dünyanın Ana Tanrıçası’ denildiğini açıkça
anlayabiliyorsunuz.
Başınızı her kaldırdığıızda altı binlik yedi binlik dağ manzaraları ile
başbaşa kalıyorsunuz ama zirvesi sürekli dumanlı olan Everest nazlı bir
eda ile sadece ara sıra kendini size takdim ediyor.
Himalayaların büyülü ortamında bu zorlu rotanın her anını yaşamak benim
için eşsiz bir
deneyimdi.
Hedefim olan 5365 mt yüksekteki Everest Ana Kampa ulaştığımda çocuklarıma
kısa bir video gönderdim.
Hayatları boyunca böyle yüksek hedefleri seçmelerini ve başarılı
olmalarını istedim..
Umarım onlara örnek olurum ve babaları ile gurur duyarlar.. Benim için
gerçek zirve bu olacak..
Öncelikle Everest Ana Kampa kimler çıkabilir ? onunla başlayalım. Kondüsyonunuz iyiyse ve bu
işten keyif alacağınıza inanıyorsanız bu yeterli. İhtiyacınız olan şey güçten ziyade hedefe
varmak için kararlı olmanız ve kendinizi
motive etmeniz.
Gerekli olan malzeme , yiyecek ve ilaçlara gelecek olursak ;
Anorak,rüzgarlık,yağmurluk,polar,alt üst
içlik,trekking botu,rahat ayakkabı,rahat bol kıyafetler,bolca tişört, trekking
pantalonu( yazlık - kışlık),trekking çorabı, yün çorap, sırt çantası
( büyük ve küçük). Şapka, bere, eldiven, balaklava,bandana ,çabuk kuruyan havlu,
terlik. (Dönüş için de şehirdeki otele temiz kıyafet bırakabilirsiniz)
Uyku Tulumu, baton stick,kafa lambası,el
feneri, 2 matara, rota haritası,
Powerbank,gözlük,
düdük,çakı,çakmak,kalem, şampuan,sabun, wc kagıdı, ıslak mendil,İğne,iplik,kirli
torbası, yedek poşet.
İlaçlar: Diazomit ,voltaren,majezic/parol,minoset,nexium,rennie,reflör,
Güneş kremi,dudak kremi ve rehberinizde
yoksa su temizleme tableti.
Yanınıza ayrıca bisküvi,cikolata,kuru
incir, kuru kayısı,incir, fındık, badem gbi atıştırmalıklar da alırsanız iyi olur.
Vize 2 Fotoğraf + 25 usd karşılığında
havalimanında alınıyor.
İsterseniz aşağıdaki linki doldurup
havalimanında işinizi daha çabuk halledebilirsiniz, vize formu 15 gün aktif
oluyor.
http://online.nepalimmigration.gov.np/tourist-visa
En onemli konu yüksek irtifa hastalğından korunmak.
(Acute Mountain Sickness). İrtifa yükseldikçe atmosfer basıncı düşmeye
başlar ve hava seyrelir. Alışık olunmayan bir oksijen seviyesine
gelindiği için vücutta kanın pıhtalaşması gibi farklılıklar olmaya başlar. (diazomit 250 mg kullanabilirsiniz). Hastalık
belirtileri sürekli baş ağrısı , mide bulantısı , aşırı yorgunluk ,denge kaybı,
bulanık görme , ishal vs... Bu belirtilerden iki üç tanesi varsa hemen irtifa düşürmeniz
gerekir. Yükselmeye devam ederseniz ciğerlerde ve beyinde ödem oluşabilir. Bu
nedenle vücüdunuzu cok iyi dinlemeli ve riske girmemelisiniz. En önemli detay bol bol sıvı tüketmek yavaş yükselmek.
Üç altn kural ; yavaş yürü, az ye, yalnız uyu...
Nepal için en iyi dönem Nısan –Mayıs
veya Eylül Ekim ayları. Yaz aylarında yoğun Muson yağmurları var. Biz bu
nedenle Ekim ayında gitmeye karar vermiştik.
Kathmandu havalimanına indiğimde saat gece 23:00 tü ve bagajın en son çıkması
nedeni ile bu heyecanlı yolculuk iner inmez başlamıştı.
Otele vardıgımda ekip arkadaşlarım yarın sabah 06:00 daki Lukla iç hat
uçuşumuz için çoktan uykuya dalmıştı . Hemen duş alıp kendimi yatağa attım.
Ertesi sabah 5.30 gibi havalimanındaydık ve rehberimiz Sujan hemen uçuş
kartlarımızı verip bizi Boarding salona sokmuştu. Lakin sevinmek için erkendi,
boarding salonuna geçmeniz uçmanız anlamına gelmiyordu ! Burası Nepal , hiç bir sey ‘ on time ‘ değildi, biz Arif ile iki yıl önce
geldiğimiz için bu konuda tecrübeliydik ama diğer ekip arkadaşlarımız da malasef
bugün bu gerçekle yüzleşecekti.
Lukla havalimanı 2800 MT de
dağların arasında bir havalimanı ve buraya sadece 16 kişilik pır pır uçak diyer
tabir ettiğimiz tedavülden kalkmış uçaklar ile uçabiliyorsunuz. Biz Sita Air / Dornier
DO-228 tipi aircaraft ile uçtuk .
İniş ve kakışlar için havanın açık olması gerekli, bulutlu ve sisli havada uçaklar iptal oluyor. Hava
şartlarının kötü olduğunu öğrendiğimizde düzelir umudu ile pek moralimiz
bozulmamıştı. Saatler süren bekleyiş yavaş yavaş gergin bir hal almaya
başlamıştı ve öğleden sonra kötü haber geldi. O günkü tüm uçuşlar iptaldi. Yine
de ertesi sabah uçarız umudu ile
moralimizi bozmayıp Kathmandu’nun tozlu
ve kalabalık sokaklarına geri dönmüştük.
Nepal trafiğinde arabadan çok motorsiklet kullanılıyor, trafik ışıkları yok
ve kavşakları trafik polisi yönetiyor . Her
kavşakta yüzlerce motorsiklet manzarası ile karşılaşıyorsunuz.
Kathmandu havalalimanı, maymunların apronda olmasının doğal karşılandığı her an farklı bir sürprizle karşılaşabileceğiniz dünyadaki ender havalimanlarından birisi.
Ertesi gün programı riske atmamaya ve bilet paralarını iade alıp biraz da
fark ödeyerek helikopter ile uçmaya
karar verdik. Normal şartlarda helikopterin kalitesi, yaşı , modeli, ineceğimiz
yerdeki hava durumu gibi hassas davranmamız ve dikkat etmemiz gereken bir çok şey olmasına rağmen herkeste aşırı bir cesaret vardı. Ekip Nepal şartlarına
çabuk uyum sağlamıştı : ) Helikoptere bindiğimizde çocuklar
gibi şendik. Önde oturmak ıcın herkes kısa çöp çekti , ben katılmasam da kaptan
diğerlerine göre ufak tefek gördüğü için beni de ön koltuğa aldı. Yine bir winner
günümdeydim : )
Helikopter ile Namche Bazar'a indiğmizde bir anda 3450 MT yükseğe çıkmıştık ve
bu aslında aklimatizasyon ( yüksek irtifaya alışma ) açısından hiç de iyi
değildi. Sonraki günlerde her gün
içeceğimiz sarımsak çorbasını içtikten sonra hava kararmadan tepedeki Tenzing
Norgay anıtına çıktık. Tenzing Norgay Avustralyalı dağcı Edmund Hillary ile
birlikte Evrerest ‘e cıkan ilk Sherpa. Burada ayrıca Sherpa muzesi var ama vakit
geç olduğu için kapanmıştı. Akşam yemeğimizde menü sebzeli noddle ve pilav. Bu
arada sarımsak çorbasını doğal antibiyotik olarak her gün içmeniz tavsiye
ediliyor. Tadı da gayet iyi, bol sarımsaklı işkembe çorbası niyetine
içiyorsunuz.
Namche Bazar Khumbu vadisi boyunca yani Evrerest Ana Kamp rotasındaki en
büyük yerleşim birimi. Her türlü olanak mevcut . Vaktimiz olsa hem yusek
irtifaya alışmak hem de muhteşem manzaraların ve dağ havasının keyfini
yaşamak için burada bir kaç gün kalabilirdik.
Normalde Everst Ana kamp rotası en az 13-14 günlük bir program ama biz
zaman darlığı nedeni ile 8 günlük bir
program yapmıştık. Bu nedenle bugünkü rotamız 17 Km.Namche büyük bir yamaca kurulmuş bir yer ve
rota yoluna girmek için en tepeye 2 saatlik bir tırmanış gerekiyor. Sonrasında 2-3
saatlik uzun bir patika yolu vardı ama hafif bir eğimle hep aşağı iniyorduk.
Nefes kesici dağ manzaraları başlamıştı ve özellıkle Ama Dablam tüm heybeti ile karşımızdaydı. Benim tabirimle buraların en yakışıklı dağı...
İlk göz ağrım Machapuchare’ nin yeri ayrı tabiki. İki yıl önce himalayaların Annapurna bölgesinde şiddetli bir muson yağmuru yedikten sonra Machapuchare’nin eteklerine gelmiş ve bu heybetli , zirvesine henüz tırmanılamamış dağı hayranlıkla izlemiştik.
Namche - Tengboche arasındaki rotada karşı tepelere baktıkça yok yok burası
olamaz olmamalı diyorduk ama sonra rehberimiz Sujan müjdeyi verdi. En aşağıdaki nehire kadar inip asma köprüden
karşıya geçerek tırmanmaya başlayacaktık.
Kısa bir yemek molasının ardından 5-6 saat sürecek Tengboche (3860 mt) yokuşuna tırmanmaya başladık. Yüksek iritfa nedeni ile nefes almakta zorlanıyorduk ve çok yavaş hareket ediyorduk. Hakim tepedeki Tengboche‘ ye vardığımızda hava kararmıştı. 6 km yolumuz daha vardı ama biraz mola vermeliydik. Yine de dinlenmek yerine Manastır’a gittik. Burası Nepal’de en yüksek komumdaki tapınak. Dünyanın en yüksekteki tapınağı da olabilir. Ayin başlamak üzereydi ve yasak olmasına rağmen kısa bir çekim de yaptık. Etkliyeci bir melodi ile ilahiye benzer bir seyler söylüyorlardı ve gerçekten içeride mistik bir ortam vardı. Malasef yine fazla kalamadık ve seyahat boyunca fazla vakit geçiremediğime üzüldüğüm ikinci yer burası oldu..
Kısa bir yemek molasının ardından 5-6 saat sürecek Tengboche (3860 mt) yokuşuna tırmanmaya başladık. Yüksek iritfa nedeni ile nefes almakta zorlanıyorduk ve çok yavaş hareket ediyorduk. Hakim tepedeki Tengboche‘ ye vardığımızda hava kararmıştı. 6 km yolumuz daha vardı ama biraz mola vermeliydik. Yine de dinlenmek yerine Manastır’a gittik. Burası Nepal’de en yüksek komumdaki tapınak. Dünyanın en yüksekteki tapınağı da olabilir. Ayin başlamak üzereydi ve yasak olmasına rağmen kısa bir çekim de yaptık. Etkliyeci bir melodi ile ilahiye benzer bir seyler söylüyorlardı ve gerçekten içeride mistik bir ortam vardı. Malasef yine fazla kalamadık ve seyahat boyunca fazla vakit geçiremediğime üzüldüğüm ikinci yer burası oldu..
Artık hava iyice kararmış ve soğumuştu , kısa bir patikadan sonra yine ormanın içinden uzun bir tırmanış vardı.
Herkes artık nereye geldİğini ve nelerle mücadele edeceğini anlamıştı. Yine de yükseldilkçe yıldızlara uzanıyor gibi
hissetmek ve bulutlarla aynı sevieyede olmak tüm zorlukların önüne geçiyordu.
Yol gerçekten tehlikeliydi, kafa lambalarını takarak ilerliyorduk. Sağ
tarafımız uçurumdu,en ufak bir hata yapma şansınız yoktu.
Pangboche (3930 mt) ya vardığımızda akşam sekiz olmuştu ve 12 saat 17 km’
lik bir parkurun yorgunluğu vardı. Sebzeli pilav ve nodle larımızı yiyerek
hemen yatışa geçtik. Çok hızlı ilerliyor ve irtifa alıyorduk, uyarıları da
dikkate alarak cıkış programızı bir kaç gün uzatmaya karar verdik.
Ertesi sabah yine erkenden uyanıp yumurta ve ekmekten oluşan klasik
kahvaltımızı yaptık.. Bir gün önceki
kadar yorucu olmayan 6- 7 saatlik bir yürüyüşün ardından Dangboche ‘ ye (4400
mt ) vardık .
Burada mükemmel bir Ama Dablam manzarası vardı. Hakim bir tepeye çıkıp hem aklimatizasyon (yüsek irtifaya alışma ) yaptık hem de doya doya Khumbu bölgesinin en yakışıklı dağının keyfini çıkardık. Hele ki hava kararmaya başlayıp o beyaz zirvelere ay ışığı vurdugunda nefesimiz kesilmiş hayranlıkla izlemiştik. O an gerçekten bitmesin istiyorduk.
Artık 4000 metreyi de geçmiş yüksek irtifayı hissetmeye başlamıştık. İlk günden beri başlayan baş ağrısı daha da artıyordu. Bir yandan da soğuk artık ısırmaya başlamıştı. Erkenden uyku tulumuna girmek en iyi seçimdi.
Burada mükemmel bir Ama Dablam manzarası vardı. Hakim bir tepeye çıkıp hem aklimatizasyon (yüsek irtifaya alışma ) yaptık hem de doya doya Khumbu bölgesinin en yakışıklı dağının keyfini çıkardık. Hele ki hava kararmaya başlayıp o beyaz zirvelere ay ışığı vurdugunda nefesimiz kesilmiş hayranlıkla izlemiştik. O an gerçekten bitmesin istiyorduk.
Artık 4000 metreyi de geçmiş yüksek irtifayı hissetmeye başlamıştık. İlk günden beri başlayan baş ağrısı daha da artıyordu. Bir yandan da soğuk artık ısırmaya başlamıştı. Erkenden uyku tulumuna girmek en iyi seçimdi.
Sabah yine 6 da kalıp kahvaltımızı yaptıktan sonra Lebouche’ ye (4900 mt )
yola çıktık. Kısa bir tırmanışın ardından uzun bir patika sonrası Thukla’ya
vardık.
Önümüzde uzun bir tırmanış rotası vardı ve birseyler atıştırırken karşı tepeye baktıkça yol gözümüzde büyüyordu. Gökhan arkadaşımız kendini iyi hissetmediği için orada dinlenme kararı aldı ve diğer rehberle birlikte yarın sabah erkenden yola cıkarak bize yetişmek üzere bir plan yaptı. Bu konuda tüm ekip üyeleri hemfikirdik, hic kimse kendini iyi hissetmediğinde sağlığını riske atmayıp duracak, hatta kötüye giderse irtifa düşürüp onceki noktaya geri dönecek ve grubu bekleyecekti. Veya Gökhan gibi gücünü toplayıp gruba yetişecekti.
Önümüzde uzun bir tırmanış rotası vardı ve birseyler atıştırırken karşı tepeye baktıkça yol gözümüzde büyüyordu. Gökhan arkadaşımız kendini iyi hissetmediği için orada dinlenme kararı aldı ve diğer rehberle birlikte yarın sabah erkenden yola cıkarak bize yetişmek üzere bir plan yaptı. Bu konuda tüm ekip üyeleri hemfikirdik, hic kimse kendini iyi hissetmediğinde sağlığını riske atmayıp duracak, hatta kötüye giderse irtifa düşürüp onceki noktaya geri dönecek ve grubu bekleyecekti. Veya Gökhan gibi gücünü toplayıp gruba yetişecekti.
Öğleden sonra zorlu bir tırmanış sonrası tepeye vardık . hava kapamıştı ve çok
rüzgarlıydı. Yine de tepedeki anıt mezarda bir süre vakit geçirdık.Burası
hayatını kaybeden dağcılar ıcın yapılan bir yerdi. İlk gözüzme çarpanlar Nepal,
Çin, Japonya ve Bulgaristan.. bir cok ülkeden dağcının anıtı vardı.
Everest Ana Kamp rotasının en önemli yanlarından biri de dünyanın en büyük 5 zirvesinden üçünü görebilme şansınız. Everest (8848 mt) , Lhotse (8516 mt) ve Makalu (8418 mt ). diğer ikise ise Pakistan ve Çin sınırındaki K2 (8611 mt ) ve Hindistan Nepal arasındaki Kançencunga (8586 mt.
Everest Ana Kamp rotasının en önemli yanlarından biri de dünyanın en büyük 5 zirvesinden üçünü görebilme şansınız. Everest (8848 mt) , Lhotse (8516 mt) ve Makalu (8418 mt ). diğer ikise ise Pakistan ve Çin sınırındaki K2 (8611 mt ) ve Hindistan Nepal arasındaki Kançencunga (8586 mt.
2 saatlik bir yürüyüş sonrası Lebouche’ye vardık. Kalacağımız yerdeki ortak
alanda yanan soba sayesinde ısınabildik. Bu arada yukarılara geldikçe kalabalık
da artıyordu. Guest house’ ların coğunda yer yoktu . Bir çok kişi yuksek
iritfaya alışmak ıcın bu bölgelerde bir kaç gün kalıyordu.Bu arada guest house
lar hakkında biraz bilgi vereyim. Bu derme çatma tahta kulubelerde odalar çok
küçük ve sadece 2 yatak sığıyor. Uyku tulumu şart. Sadece ortak alanda bir soba
var. Yemekler burada yeniyor , yiyecekler genelde corba makarna pilav patates.
Et, tavuk seceneleri de var ama bu yükseklikte midenizi riske atmanıza hiç
gerek yok. Düşük irtifadaki yerlerde
odalarda tuvalet var ama yükseklere cıktıkca olanaklar da azalıyor. Tuvalet
sadece ortak alanlarda oluyor. Yatmadan önce sakın diazomit içmeyin, yoksa o
soğukta saat başı uyku tulumundan çıkıp tuvalete gitmek zorunda kalırsınız.Duş
olayı malasef mümkün değil. Hem hijyen değil hem de sıcak su bulsanız bile o soğukta
duş alıp hasta olmak istemiyorsunuz.
Sabah yine erkenden yola koyulduk. 2 saatlik kolay bir yürüyüs sonrası inişli çıkışlı
kayalık dar bir parkur bizi bekliyordu.
Gökhan’dan da haber almış ve diğer rehberle birlikte bizden 1 saat önce yola cıktığını
öğrenmiştik.
Gorakshep ( 5150 ) vardığımızda
öğlen vaktiydi ve 15-20 dakika sonra Gökhan da bize yetişmişti. Fakat büyük bir
efor sarfetmişti ve yüksek irtifa nedeni ile yine fenalaşıp kusmaya başladı.
Normal şartlarda öğleden sonraki hedefimiz Everest ana Kampa gitmekti ama
Gökhan ın iyileşmesini bekleyip yarın
sabah hep birilkte çıkmaya karar verdik . Bu arada Gökhan öylesine bir azim
göstermişti ki neredeyse imkansızı başarmıştı .O kadar kararlıydı ve kendini
motive etmişti ki nerdeyse tüm gücünü harcamıştı. Zor şartlarda bu parkuru bu kadar kısa sürede
bitirmesi hakikaten saygı duyulacak bir performanstı.
Bu arada aynı belirtilerle bende de öğleden sonra mide bulantısı ve baş dönmesi başladı. Hemen dışarı
çıkarak yüksek bir kayaya ayaklarımı
uzatıp süre sırt üstü yere yatıp dinlendim. En azından baş dönmesi geçmeye
başladı.. Kaldığımız yerde ınanılmaz bir baharat ve sarımsak kokusu vardı.
Midem artık iflas bayrağı cekmeye başlamıştı.Son günlerde az da olsa sadece haşlama
patates veya sade makarna yiyebiliyordum.
Birkaç saat sonra hem aklimatizasyon yapmak hem de Everest zirveyi daha iyi görebilmek için Khala Pattar zirvesine
cıktık.Manzara gercekten olağanüstüydü. 360 derece her yanınız 7000 lik 8000 lik zirvelerle çevriliydi.
Normal programda buraya gün doğumunda çıkacaktık ama artık gücümüz tükenmeye başlamıştı. Sağlıklı beslenemediğimiz için vücudumuzda enerji yoktu, yüksek irtifa zorluyordu ve yarın sabah son gücümüzü Everest Ana Kamp’a saklamak istiyorduk. Mide bulantısı sorunu yaşamamak için Gökhan ile o gece hic yemege inmedik , uyku tulumlarının içinde klasık menümüz patates ve makarnalarımızı yiyerek sohbet ettik, yarın için biribirmize moral verdik. Tek isteğmiz sabah sağlıklı bir sekilde uyanmaktı.
Normal programda buraya gün doğumunda çıkacaktık ama artık gücümüz tükenmeye başlamıştı. Sağlıklı beslenemediğimiz için vücudumuzda enerji yoktu, yüksek irtifa zorluyordu ve yarın sabah son gücümüzü Everest Ana Kamp’a saklamak istiyorduk. Mide bulantısı sorunu yaşamamak için Gökhan ile o gece hic yemege inmedik , uyku tulumlarının içinde klasık menümüz patates ve makarnalarımızı yiyerek sohbet ettik, yarın için biribirmize moral verdik. Tek isteğmiz sabah sağlıklı bir sekilde uyanmaktı.
Seyahat boyunca her sabah yaptığımız şey biribirimizi kontrol etmekti.
Herkesin sağlığı iyiyse hep birlikte devam edebilmek çok önemliydi .Ana Kampa
yürüyüş öncesi herkesin iyi olması ekipteki moral ve motivasyonu yukarılara
taşımıştı. Erkenden yola çıkarak o sabah
Evrest Ana Kampa varan ilk grup biz olmuştuk. En yüksek irtifadaydık ,
yorgunduk ,hastaydık ama artık hepsi geride kalmıştı. 5365 metrede dünyanın
çatısı ana tanrıça Everest’ in
eteklerinde ana kamptaydık. Başarmıştık , tüm ekip birbirine sarılıyor tebrik
ediyordu.
Ana kampın ilerisinde Khumbu buzulu var, şu meşhur buz yarıklarının olduğu
,bir çok can kaybına neden olan bir bölge. Techizatmız olmadığı ıcın ve çok
tehlikeli bir bölge olduğu için malasef
o bölgeye geçemedık.
Grubumuzuz ayrıca özel bir amacı daha vardı. PKU hastalığına dikkat çekmek ve destek olmak
için Everest Ana Kampta PKU Aile Derneği‘nin pankartını da açtık.
PKU genetik bir metabolizma hastalığı.
Bu hastalıkla doğan çocuklar, karaciğerde bulunan hidroksilaz enzimi
çalışmadığı ya da az çalıştığı için, yaşam boyu protein diyeti uygulamak
zorundalar.
Eğer diyeti
uygulamazlarsa, vücuda giren fenilalanin, dokularda birikir ve asit türü bir
sıvı salgılar. Bu sıvı beyin omurilik sıvısına karışır ve beyin geri dönüşümsüz
hasara uğrar. Bu yüzden diyet hayat boyu uygulanıyor.
PKU, tüm dünyada var olan bir hastalık.
Ancak Türkiye’deki insidansı çok yüksek 3000’de 1’e yakın. Yılda ortalama 350
ila 400 bebek bu hastalıkla doğuyor. Türkiye dünyada çoğu genetik hastalıklarda
olduğu gibi PKU konusunda da 1. sırada. Çünkü her 4 evlilikten biri akraba
evliliği olduğundan bozuk genlerin yayılması ve bu şekilde bebeğe geçmesi
sayının misliyle artmasına sebep oluyor. Türkiye’de kayıtlı kayıtsız 10 bine yakın, hatta belki daha fazla PKU’lu
birey var.
Fotoğraf çekimlerimizi de bitirdikten dönüş yoluna başladık. Yine Gorakshep’e
vardık ve orada konakladık. İlk gece kaldığımız yer dolu olduğu için başka bir
yere geçtık. İyi ki geçmişiz, burayı daha cok sevdik. Aksam Baran’ın yanında
getirdiği konserve sarmaları yedik, üstüne çekirdek yiyip 5000 mt de adamlara
bir de mısır patlattırdık. En keyifli akşamımızı yaşamıştık. Kaldığımız yerdeki
bayrakları görünce biz de hemen isimlerimizi ve zirve tarihimizi yazarak Türk
Bayrağımızı astık.
Lukla rotanın başlangıç noktası olduğu için olanaklar iyiydi ,akşam Everest
Burger ve bira eşliğinde kendimizi ödüllendirdik. Yüksek irtifadan indiğimiz
için vucudumuz rahatlamıştı. Baş ağrımız yoktu ve günler sonra ilk defa uyku
tulumuna girmeden uyuyabılmıştık. Aslında yine de soguktu, yükseklerdeydik ama yukarıları yaşadıktan sonra bu şartlar
bize çok kolay gelmişti. E tabi havalara da girmiştik.. Keyifle salına salına Lukla sokaklarınıı
gezerken uçaktan inen grupların rotaya başlangıçlarını iziliyorduk.
Dönüşümüz de yine
macera doluydu. Sabah Lukla Airport’a geldiğimizde hava açık ve güneşliydi.
Uçaklar adete ring seferi yapıyordu, gelen ucak daha yolcuyu indirmeden yeni yolcuları
aprona alıyolardı. Gelen yolcular indikleri anda giden yolcular biniyor,
bagajlar indirilip yükleniyor ve tüm bu olanlar beş on dakıka içerisinde olup
bitiyordu..
Öğlene kadar sayısız
uçak ınıp kakmış sıra bize gelmişti. Fakat bir yandan da bulutlar cökmeye
başlamıştı . Bir anda tüm uçuşlar durdu ve gergin bekleyiş başladı. Hepimiz
korkmaya başladık cünkü burada bir gün daha kalırsak yarınki İstanbul uçaklarımızı kaçıracaktık. Saat geç
olmuştu, helikopter bulma şansımız da yoktu. Bızım havayolunun görevlisi iniş
roatasının ve bulutların fotoğraflarını cekmiş, muhtemelen Kathmandu’ya
göndermişti.. Sinirlerimiz iyice gerilmeye başladığı anda bizim uçağın indiğini
görünce alkış kıyamet koptu. Dünyanın en tehlikeli havalimanında belki de
dünyanın en tehlikeli ucaklarından birisiye uçmak için aprona adeta koşarak
girdik. Bu kadar cesareti nereden nasıl bulduk hala anlamış değilim.
Uçakta koltuk numarası
yoktu, 8 sağ 8 sol taraf olmak üzere toplam 16 koltuktan boş bulduğunuza oturuyorsunuz. En öndeyim,ortadaki daracık koridorda Nepal’li hostes şeker ikram ediyor , 2 Hintli kaptanın bulunduğu kokpit özel bölümle ayrılmamış.
Ortam gerçekten kelimelerle anlatılamayacak kadar efsane..
16 yıl Atatürk Havalimanında çalışmış ve yıllarca uçmuş birisi olarak hem apronda hem de uçakta yaşadıklarım benim için çok değişik bir havacılık deneyimiydi.
Ortam gerçekten kelimelerle anlatılamayacak kadar efsane..
16 yıl Atatürk Havalimanında çalışmış ve yıllarca uçmuş birisi olarak hem apronda hem de uçakta yaşadıklarım benim için çok değişik bir havacılık deneyimiydi.
Kathmandu havalimanına indikten sonra şehire gitmeyip direk dış hat uçuşuma geçtim. Dönüşteki keyifli uçuş
tüm yorgunluğumu aldı. Hele ki uçakta Himalaya manzaraları eşliğininde viskimi
yudumlamak çok keyifliydi.
Önümdeki koltukta
sürekli fotoğraf çeken yolcuya da usulca şunu söyledim ;
I
was there..